F.BAHÇE iyi değil. Ne futbol, ne yönetim ne teknik adam ne taraftar ne de Divan Kurulu… Baştan aşağı bir ‘sessizlik' var camiada. Bilinçli bir sessizlik bu. Herkes gözünün önünde duran kocaman sorunu görmüyor, görmezden geliyor. Ben F.Bahçe‘deki ‘sessiz çoğunluk' adına değil, sesi çıkan azınlık adına birkaç kelam etme niyetindeyim.
DİVAN Kurulu'ndan başlayalım. Aykut Kocaman'ın istifasıyla başlayan kötü havayı dağıtmak için hemen FB TV'ye çıkıp yangına su sıkmak isteyen F.Bahçe Başkanı Aziz Yıldırım kalkıyor, ‘2-3 transfer yapacağız' diyor, hemen ardından F.Bahçe Başkanvekil Abdullah Kiğılı çıkıyor, ‘Transferler 2 Ocak'taki kampta hazır olacak' diyor, koskoca F.Bahçe Divan Kurulu ise bununla ilgili tek sitemde bulunmuyor son Divan'da. Bir kişi de çıkıp demiyor ki, ‘Ya başkan siz ne yapıyorsunuz, bizimle dalga mı geçiyorsunuz?'
DİVAN Başkanı Yüksel Günay, Aziz Yıldırım'la yalandan suni bir kavga çıkarıyor, ertesi gün gazetelerde ‘Kanlı Divan' naraları atılsın diye. Günay'ın derdi hala 150 bin TL maaş alacak olan CEO Hakkı Hasan Yılmaz. Gözlerime inanamıyorum!
BAŞKAN… Taraftarı, “Çağlayan'a gelin”, “Metris'e gelin” diye organize ederken her şey mükemmeldi. Ama taraftar kendi iradesiyle Alex için organize olunca, neredeyse ‘Vatan haini' ilan edildi. “Yapılanlar organize” diyecek kadar da garip bir hal aldı başkan Aziz Yıldırım. Evet, organize! Bir taraftar grubu deplasmana giderken de organize olur, tezahürat yaparken de. Bundan niye rahatsızlık duyuldu sanırım cevabı gayet net!
Kocaman çok söz vermedi mi?
AYKUT Kocaman… Bu aralar en çok sesi çıkan kişi o. 17 maçta aldığı 27 puanı açıklayamayacağı için istifa eden Aykut Hoca, Elazığ beraberliğinin ardından 18 maçta aldığı 28 puanı ne kadar rahat anlattı değil mi? Hem de “Daha çok puan kaybederiz, şaka gibi bir maçtı, şampiyonluğun en büyük adayıyız” gibi gereksiz bir rahatlık ve özgüvenle kurduğu cümlelerle. Aykut Kocaman'ın bu sezonun başından bu yana verdiği sözlerle burdan eve yol olur. “
BU takımı 1.5 ay sonra görün”le başlayıp, “İkinci yarıda büyük bir ivme kazanacağız”la devam eden ve son olarak da “Şampiyon olacağız. Ben de konuşacaklarımı sene sonu dile getireceğim”le final yaptı bence Kocaman. Sene sonuna kadar görevde kalacak olmasını söylemesi, “F.Bahçe'ye zarar verdiğim an bu koltuğu bırakım” sözünü de taca çıkarıyor sanırım.
FUTBOLCULAR… Ben ilk yarıyı zirvede kapatan G.Saraylı futbolcuların röportajlarında bile F.Bahçeli oyunculardaki rahatlığı görmedim. Onların cümleleri “İstiyoruz, yapabiliriz, başaracağız”, F.Bahçeliler'inki ise “Kesin şampiyonuz, Avrupa Ligi de bizim. 3 kupayı da alacağız.” Ben soruyorum, “Bu rahatlığı size veren etken nedir?”
‘Kesin şampiyonuz' özgüveni çok tehlikeli…
İLK yarıdaki rezil sonuçların sonrasında girdiğiniz devre arası kampında röportajlar verdiniz. Hepinizin sırtı geriye yaslanmış, omuzlar geride, inanılmaz bir kendinden eminlik. Ve çok rahat ağızdan çıkan “Şampiyon biz olacağız” sözleri. Yani 17 maçta 27 puan alıp, bu bol keseden sallama özgüveni, size kendi üstlerinizden mi veriliyor. Onlar mı size bu açıklamaları yaptırıyor merak ediyorum. Çünkü sahada olan, sistemin, futbolun ve futbolun doğrularının uygulanmadığını gören ve bilen insanlar sizlersiniz. Neden sahada sistem yokken, yanlışlar doluyken bunları dile getirmek yerine, “Suç bizde” deyip yön değiştiriyorsunuz?
Bardak taştı
KADIKÖY'DEKİ maçlara, onca acı tecrübeye rağmen hala tek forvetle başlaşan sizler misiniz? Hoca size ‘Defansı orta sahaya yakın kurun' diyor da siz mi kurmuyorsunuz? Hoca size ‘Santrayla beraber saldırın' diyor da siz mi stabil kalıp rakibi bekliyorsunuz? Siz mi sadece forvet çıkarıp forvet, sol bek çıkarıp sol bek oyuna alıyorsunuz? Siz mi kaleye yakın oynarken ortalığı dağıtan Kuyt'ı kanada aldınız? Siz mi bitik Krasic'i saplantınız yüzünden 7 milyon euroya aldırdınız? Bienvenu'yü de mi siz istediniz yoksa?
G.SARAY'LA oynanan şampiyonluk maçında Alex'e “Maçı 0-0 götürüp seni 70'te oyuna alacağım” diyen, Arena'daki son derbinin devre arasında takıma “Skoru 80'e kadar 2-1'de tutalım, son 10 dakika gol atıp beraberliği alacağız” diyen ‘çekingen' kişi de mi sizsiniz beyler? Emre ve Alex'i yollayıp yerine milyon eurolar harcayarak delikleri kapatmaya çalışanlar da sizlerseniz, bardak taşar bak!
Fenerbahçe'nin ‘getirildiği' psikolojik nokta
SİZ ne kadar “Suç bizde” deyip dursanız da, konunun sizle alakası olmadığı çok net beyler. F.Bahçe doğru yönetilmiyor. Ne sahada ne yönetim masasında. Herkes garip bir yön değiştirme sevdasında. Esasında işin özetini vereceğim son örnekle yapacağım. F.Bahçe, ilk yarının son haftasında Karabükspor'a Kadıköy'de 3-1 kaybetmiş, sahada topu bulamamış, rezalet bir futbol oynamış. Twitter'da bir F.Bahçeli'nin yazdığı şuydu: “Ne kadar uğraşsanız da F.Bahçe'yi ele geçiremeyeceksiniz.” İşte kulübün getirildiği psikolojik nokta, anlatmak istediğim her şey bu zavallı cümlede mevcut.
Ah ‘uluslararası' eski yöneticiler!
YÖNETİM… Eskiden Sadettin Saran, Hakan Bilal Kutlualp, Murat Özaydınlı, Ali Koç gibi ‘uluslararası' kimlikler yöneticilik yapardı. Bu da kulübün vizyonuna etki edip, Anelka, Alex, R.Carlos gibi starlarla anlaşılabilecek zeminler oluşturuldu. Şimdi yönetimin bu işte bırakın becerisini, herhangi bir ‘çevresi' bile olmadığı için tüm transferleri idari menajer Hasan Çetinkaya, binbir zorlukla hallediyor. O da iyi Fransızca'sı olması nedeniyle genellikle Fransa pazarında ve ‘parası olmayan' yönetim adına, pazarlık masalarında yaşlanıyor.
Protesto haktır, gereklidir, ilaçtır…
TARAFTAR… son yılların en çok kullanılan oluşumu. Sesi en çok çıkması gereken onlar iken, bir şekilde yaşananlara gıkı çıkmayan onlar. Bu kulüpte Alex yuhalandı, Rüştü Recber dövüldü, tüm tribünler ‘İstifa' diye sayamayacağım kadar haykırdı. Şimdi takımı protesto eden F.Bahçeliler'i stadın dışına davet eden diğer F.Bahçeliler, bu olaylar yaşanırken G.Saray taraftarı mıydı merak ediyorum? Dünyanın her yerinde protesto haktır, gereklidir, ilaçtır. Ki böyle devamlı zirveyi işaret edip, deniz seyivesinde dolaşan bir takımı eleştirmemek, protesto etmemekten dilsiz şeytan bile korkar. Buğra ACAR / AMK